ESEN ÇAĞLAR/TEPAV
İşini iyi yapan bir belediye başkanı ile o şehirde yaşayan kadınların güzelliği arasında bir ilişki var. Geçen haftayı Ankara’da, Güney
İtalya’da ve Kuzey İtalya’da geçirdim. Ondan önceki hafta Diyarbakır’daydım.
Ondan önce de Edirne ve Konya’da. Aklıma doğal olarak Türk şehirleri hakkında
bir sürü soru takıldı. Bu yazıda bunlardan en alakasız görünen ikisini
birleştirerek, kentlerin tasarımı ve yönetimi ile kadınların güzelliği
arasındaki ilişkiden bahsedeceğim. Yazıyı okumak için haberin devamını
tıklayın.
KÖTÜ BELEDİYE, ADAMI OBEZ YAPAR
ESEN ÇAĞLAR/TEPAV
İşini iyi yapan bir belediye başkanı ile o şehirde yaşayan kadınların güzelliği arasında bir ilişki var. Geçen haftayı Ankara’da, Güney İtalya’da ve Kuzey İtalya’da geçirdim. Ondan önceki hafta Diyarbakır’daydım. Ondan önce de Edirne ve Konya’da. Aklıma doğal olarak Türk şehirleri hakkında bir sürü soru takıldı. Bu yazıda bunlardan en alakasız görünen ikisini birleştirerek, kentlerin tasarımı ve yönetimi ile kadınların güzelliği arasındaki ilişkiden bahsedeceğim.
Aklıma takılan sıfırıncı soru şu:
Gelecekte Türkiye ekonomisin yükselebileceği en iyi nokta İtalyan ekonomisinin
yapısı olabilir mi? Akdeniz kültürüyle kuzey disiplinini, tasarım kabiliyetiyle
sanayi üretimini birleştirip, bugün 500 milyar dolarlık ihracat yapabilmesi
bence İtalya’yı Türkiye için güzel bir ekonomik model yapıyor. İtalyanlar bizim
2023 ekonomik hedeflerimizi yakın zamanda yakalamışlar. Bize benzer büyüklükte
bir nüfusla, dünyanın sekizinci büyük ekonomisi olmuşlar. Yani iktisatçıların
pek anlayamadığı kültürel faktörlerden dolayı Türkiye’nin bir Almanya olması
imkansız olsa bile, ekonomik açıdan bir İtalya olabilsek, ben şahsen öpüp
başıma koyardım.[1]
Şimdi birinci soru geliyor: Ekonomik
açıdan İtalya olabilmemiz için diyelim ki 30-40 sene gerekiyor, kentlerimizin
İtalyan kentlerine benzemesi için kaç yüzyıl gerekiyor? Kentlerimizi
dönüştürmeden, ekonomimizi dönüştürmek mümkün olabilir mi? Bugün adına kentsel
dönüşüm denen şeyler, kentlerimizi İtalya’ya doğru mu yoksa Lagos’a doğru mu
dönüştürüyor? Ekonomik dönüşümden ne anladığımız aşağı yukarı belli:
Girişimcilik ve yenilikçilik ekosistemini adam etmek, yüksek teknolojili
ürünlerin payını arttırmak. Peki kentsel dönüşümden ne anladığımızı biri bana
tek cümlede anlatabilir mi?[2]
İkinci soru ise bir önceki yazımdan
dolayı bana pek kızan feminist arkadaşlarımı biraz daha kızdıracak. Neden
İtalya’daki 40-50 yaşının üstündeki kadınlar, 20’lik Türk kızlarına taş
çıkartıyorlar? Bizde bir tane Ajda Pekkan varken, İtalya’da sokaklarda
binlerce organik Ajda görebiliyorsunuz. Türkiye’de kadınlar ve erkekler yaşları
ilerledikçe şişmanlarken, İtalyanlara maşallah hiçbir şey olmuyor. Formlarını
koruyorlar. Peki bu nasıl oluyor da böyle oluyor?
İtalyanların daha az yediklerini hiç
düşünmüyorum.[3] Ama
daha fazla yürüdükleri kesin. Ve bence İtalyan kadınlarını güzel yapan,
İtalya’nın eti sütü değil, insanların çocukluklarından yaşlılıklarına
hayatlarının her safhasında yürüyebilmelerini sağlayan kentleri.
Sosyalleşirken, işe gidip gelirken, sürekli yürüyebilme imkanına sahip
insanların metabolizmaları daha kuvvetli oluyor. Daha sağlıklı ve daha güzel
oluyorlar.
Tam da bu konuda, dünyada artan
obezite oranları ile kentlerin yapısı arasındaki ilişkiye odaklanan
çalışmaların sayısı hızla artıyor. İnsanların yürüyebildiği kentlerde, daha az
obez olduklarına yönelik bulgular çok kuvvetli.[4] Amerika’da
yürünerek yaşanabilen mahallelerde oturan insanların, arabaya mahkum
mahallelerde oturanlara göre ortalama 3.17 kilo daha zayıf oldukları tespit
edilmiş.[5] Yine
Amerika’da hızla artan obezite oranlarını arkasında, okullarına yürüyerek
gidebilen çocukların oranının 1969’daki yüzde 49 düzeyinden, 1999’da yüzde 19’a
düşmesine bağlayan çalışmalar var. Türkiye için böyle bir veriye ulaşamadım ama
şunu söyleyebilirim. Bizim başkentimizin Sayın Belediye Başkanı Keçiören’deki
tüm okulları şehir dışına taşıma planını geçenlerde büyük bir heyecanla
anlatıyordu. Bu müthiş eğitim projesi gerçekleşirse Keçiörenli çocuklar
gelecekte dindar olurlar mı bilmiyorum ama kesinlikle daha fazla tosun
olacaklar.
Yayıldıkça yayılan (urban sprawl) ve
insanları arabalarla hareket etmeye mahkum kılan kentler insanları
şişmanlaştırıyor. Bizim dönüşmekte olan kentlerimizde genç kızlarımız ya
koşu bandında ya da alışveriş merkezlerindeki yürüyen merdivenler arasında yürüyorlar.
Ayrıca buralarda yenen şeyler de ne kadar sağlıklı o da ayrı bir mesele. Beni
daha da kaygılandıran, Ankara’nın Türkiye’de kişi başına düşen alışveriş
merkezi metrekaresi miktarında Türkiye lideri olmasının, kentimizin
yöneticilerini gururlandırması. Elektrik olmayan yerde jeneratör, normal bir
eğitim sistemi olmayan yerde dershaneler ne ise yürünebilir olmayan kentlerde
alışveriş merkezleri de odur.[6]
Bence insanlarımızın İtalyanlar
kadar güzel ve sağlıklı olmasının yolu kentlerimizi yürünebilir yerler haline
getirmekten geçiyor. Ulaşım sistemlerini, imar planlarını, altyapı
yatırımlarını buna yönelik yapmamız gerekiyor. Belediyelerimizin asli işlevini
rant yaratma ve dağıtma mekanizmaları olmaktan çıkartıp, insanları ve yaşamları
güzelleştiren makamlar haline getirmemiz gerekiyor. Yürüme eylemini, eşofmanla
“rekreasyon alanlarında” yapılan abuk bir aktivite olma durumundan çıkarıp,
normal kentli yaşamın bir parçası haline getirmemiz gerekiyor.
Kısacası, bir ülkenin kentleri ne
kadar yürümeyi teşvik eden bir yapıya sahipse, insanları da o kadar sağlıklı,
kadınları o kadar güzel oluyor. Bu ülkenin en güzel kadınlarının İzmir’den
çıkmasının, İzmir kentinin ve kentli yaşam biçimin tarihsel gelişimiyle bir
alakası vardır herhalde.
[1] İtalyan
ekonomisi çöktü diyenler Napoli ile Milano arasında bir otoyol yolcuğu
yapsınlar. Etraflarındaki sanayi tesislerine bir baksınlar. Sonra da güzel
ülkemizin duble yollarında bir yerlere gitsinler.
[2] Geçen
gün Melih Gökçek’in Ankara’ya yönelik projelerini üç saat boyunca dinledim, ama
kentsel dönüşümden ne anladığına dair pek bir şey anlayamadım.. Bu arada tabi
tek cümleden kastım, ODTÜ’lü şehir plancılarının 2 sayfaya sığdırdığı cümleler
değil, sayın Belediye Başkanının pek sevdiği Twitter’in limitlediği 140
karakterlik cümleler.
[3] Daha
sağlıklı yedikleri kesin. Türkleri obezlikle ilgili bilinçlendiren en iyi
çalışmayı bence Canan Efendigil Karatay yaptı. Okumadıysanız okuyun:http://www.dr.com.tr/Kitap/Karatay-Diyeti/Canan-Efendigil-Karatay/Egitim-Basvuru/Saglik/Beslenme-Diyet/urunno=0000000359846
Mariano Rajoy, the new Spanish prime minister, tried to flout European Union rules by unilaterally relaxing his budget deficit target from 4.4 per cent to 5.8 per cent. After a compromise deal with Brussels this month, the goal was adjusted to 5.3 per cent.
