Merkez
Bankası eski Başkan Yardımcısı Fatih Özatay, MB’nin en son para politikasının etkilerini
analiz etti. Özatay politikanın kur ve cari açık üzerine başarısını kabul
ederken enflasyonun hala merkez bankalarının en önemli hedefi olduğuna işaret
etti. Özatay’ın yayımladığı tabloda, Türkiye 2011 yılında yüzde 10.4
enflasyonla gelişmekte olan ülkeler arasında ilk sırada yer aldı. 2010 yılında
ikinci sıradaydı ve ilk sıra Endonezya’nındı. Türkiye yine geçen yıl bu ülkeler
arasında enflasyonu en çok artan ülke oldu. Fatih Özatay’ın analizini okumak
için haberin devamını tıklayın.
Sonuçta fiyat istikrarı (enflasyonla mücadele) hâlâ her
çağdaş merkez bankasının ulaşmaya çalıştığı temel amaçlar arasında
Merkez
Bankası’nın (TCMB’nin) son iki enflasyon raporunun ilk grafiği aynı. Bu
grafikle verilmek istenen mesaj TCMB açısından belli ki çok önemli. Bir önceki
raporda ilk, son raporda ise ikinci sayfada yer alıyor bu grafik: TCMB’nin yeni
para politikasını uygulamaya koyduğu Ekim 2010’dan itibaren liranın değerini on
ülkenin parasının değeri ile karşılaştırıyor. Hepsi de birer yükselen piyasa
ekonomisi olan bu ülkeler şunlar: Brezilya, Şili, Çek Cumhuriyeti, Macaristan,
Meksika, Polonya, G. Afrika, Endonezya, Kore ve Kolombiya. Raporlarda yer alan
grafiklerden önce grafiklere ilişkin şunlar söyleniyor: “... döviz kurunun
iktisadi temellerden her iki yönde de aşırı ölçüde sapmasına karşı politikalar
uygulanmıştır.” Cümlenin hemen sonunda ise okuyucu grafiklere
yönlendiriliyor.
Değer kaybettirildi
Değer kaybettirildi
Bu
grafikler yoluyla TCMB’nin raporlarında ve yetkililerinin konuşmalarında
vurguladığı şu: Ekim 2010’dan itibaren alınan önlemlerle liraya değer
kaybettirildi (döviz kuru yükseltildi). Böylelikle diğer para birimleri 2011
ortasına kadar değer kazanırken ve bu ülkelerin rekabet gücü törpülenirken
liraya başarıyla değer kaybettirilmesi ile rekabet gücümüz yükseltilerek cari
işlemler açığı ile mücadele amacına uygun davranıldı. Ek olarak, bu politika
sayesinde özellikle 2011’in ikinci yarısında diğer yükselen piyasa
ekonomilerinin döviz kurlarında gözlenen aşırı oynaklık, lira ile dolar ya da
lira ile euro kurlarında gözlenmedi. Bu da finansal istikrar açısından olumlu
bir gerçekleşmeydi.
Tabloda,
bu ülkelerin ve Türkiye’nin 2010 ve 2011 yıllarındaki yıl sonu enflasyonları
veriliyor. Son sütunda ise 2011 sonundaki enflasyonun 2010 sonundaki enflasyona
kıyasla ne kadar değiştiği gösteriliyor. Ülke sıralaması 2011’de 2010’a kıyasla
enflasyonu en çok artanlardan en çok düşenlere doğru. Sıralamayı enflasyondaki
değişim açısından değil de 2011 enflasyonunun yüksekliği açısından yapsaydım da
bir şey fark etmeyecekti. Sıralamanın başında Türkiye geliyor. Üstelik Türkiye
açık ara birinci. Hem 2010’a kıyasla enflasyonu çok yükselmiş hem de 2011’deki
enflasyonu çok yüksek. Bir nokta daha: 2010’da Endonezya’nın enflasyonu
Türkiye’den daha yüksek. Türkiye’den sonra Brezilya geliyor ve enflasyonu
Türkiye’den sadece 0.5 puan düşük. Oysa 2011’de en yüksek enflasyona sahip olan
Türkiye’den sonra gelen G. Afrika’nın enflasyonu Türkiye’den 4.3 puan
düşük.
Tek taraflı olmaz
Enerji
dışı cari işlemler açığımız azalıyor. Kredi artış hızı yavaşladı. Cari işlemler
açığımızın finansmanı son aylarda giderek daha uzun vadeli oluyor. Bunların
hepsi doğru. Bu olumlu gelişmeleri TCMB raporlarından okuyor ve TCMB
yetkililerinin konuşmalarından dinliyoruz. Yetmiyor, basında çok sayıda köşe
yazarı yeni para politikasının başarısı olarak gösteriyor bu gelişmeleri.
Tek
taraflı analiz olmaz. Hiç olmazsa ara sıra, hem TCMB’nin hem de o köşe
yazarlarının başka açılardan da para politikasını incelemelerinde yarar var.
Köşe bucak ‘bir başka açı’ aramaya da gerek yok. Sonuçta fiyat istikrarı
(enflasyonla mücadele) hâlâ her çağdaş merkez bankasının ulaşmaya çalıştığı
temel amaçlar arasında. Bu açıdan bakılabilir para politikasına. Böyle bakınca
da tablodaki resim ortaya çıkıyor. Tablodaki resim kadar önemli bir başka ‘şey’
daha beliriyor; o da perşembeye kalsın.

