S&P neden Türkiye’nin görünümünü durağana çevirdi? Raporun yazan, Eileen Zhang bu sorunun yanıtını bakın nasıl verdi?

   Türkiye 1 Mayıs tatil günü S&P’nin Türkiye’in görünümünü pozitiiften durağana çevirme kararı ile şok oldu. İlgili raporu yazan S&P Türkiye  Baş Analisti Eileen Zhang Türk ekonomsinin, göreceli olarak yüksek dış dengesizlikler ve göreceli olarak düşük olan kişi başına gelir seviyesine dikkat çekti. Zhang Türkiye ile ilgili olarak ekonomik zayıflıktan bahsedebilineceğini, son iki yılda gözlemlenen iyileşmeden sonra, kısa vadede ekonomik büyümenin öncesine göre daha az canlılık göstereceğini söyledi. İşte Zhang’ın Türkiye ile ilgili S&P’nin kendi TV’sinde yaptığı değerlendirme...








Neden bunu yaptık?

Dediğiniz gibi pozitiften durağana çevirdik ve bunun tamamen dış etkilerle ilgisi var. Özellikle dış talep beklentimizden daha sönük gerçekleşti. Özellikle ithal  edilen enerji fiyatlarına bakarsanız, bu fiyatların Türkiye’nin ithalat ve ihracat dengesi üzerinde büyük bir baskı oluşturduğunu görebilirsiniz. Bütün bunlara dayanarak da, Türkiye’nin görününümünü önümüzdeki 12 ay boyunca değişmeyecek gibi duruyor. Türkiye’nin 3 güçlü özelliğinden bahsetmek istiyorum. İlki, Türkiye’nin, özellikle de euro bölgesi ülkelerine kıyasla “orta seviyede olan” olan hükümet borç seviyesi. İkinci olarak, parasal esneklikten bahsedebiliriz. Bu da dalgalı döviz kuru ve  yerli para birimi sermaye piyasalarının derinleşmesiyle sağlanıyor. Üçüncü olarak da, politik ortamdan bahsedebiliriz . Özellikle de son 10 yıldaki başarılara bakıldığında bunu söyleyebiliriz.

Negatif tarafından baktığımızda ise, göreceli olarak yüksek dış dengesizlikler ve göreceli olarak düşük olan gelir seviyeleri. Bu sadece üretim seviyesini göstermiyor, aynı zamanda işgücü piyasalarında katılımın düşük seviyelerde olduğuna işaret ediyor. Son olarak da ekonomik zayıflıktan bahsedebiliriz, son iki yılda gözlemlediğimiz iyileşmeden sonra, kısa vadede ekonomik büyümenin öncesine göre daha az canlılık göstermesini bekliyoruz.

Baskılara değinecek olursak, genel olarak piyasalarda sadece cari açık problem oluşturuyor gibi gözüküyor ama gördüğüm kadarıyla sadece cari açık değil sorun ve farklı sorunlar da var.

Evet doğru, cari açık baktığımız tek gösterge değil. Cari açığa ek olarak, cari açığın nasıl finanse edildiğine bakıyoruz. Örneğin 2009 öncesine kadar cari açık büyük ölçüde dışarıdan direkt yatırım ile finanse ediliyordu. Ama 2009’dan sonra özellikle 2010 ve 2011’de, bu dengesizliklerin çoğu kısa vadeli dış finansman ile sağlanmaya çalışıldı. Bu yüzden de özellikle bu problem yayınladığımız raporda yer alıyor.

Belki kamu finansmanına biraz daha yakından bakabiliriz, örneğin mali borç seviyesinin GSYH’ya oranla %39 seviyelerinde olduğunu görüyoruz, aynı zamanda hane halkarının borcu da yanılmıyorsam %44 civarında. Bu sayılar euro bölgesindeki bazı ülkelere göre daha iyi ama onların kredi notları türkiye’den daha yüksek, doğal olarak insanlar bunun sebebini soruyorlar bize.

Türkiye'nin kamu borcunun bazı ülkelerden daha az olduğu doğru. Örneğin Portekiz ve İtalya'da kamu borcunun milli gelire oranı yüzde yüzün üstünde. Ancak Türkiye'nin de nispeten daha az geliri var. Mali açıdan bu güçlü bir nokta. Yine de kişi başına düşen gelir Portekiz ve İtalya'dakinin yarısından az. Bunlar da Türkiye'nin kredi notunun düşük tutulmasına yol açan ve notun yükselmesinin önündeki engeller.

Bence izleyicilerimizin asıl merak ettiği konu bizim kriterlerimize göre Türkiye'nin kredi notunun düzelmesi için neye ihtiyaç olduğu.

Türkiye kendi ekonomisini iç talepte azalma olmadan yeniden dengeleyebilir.İkinci olumlu seneryo hükümet politikalarıyla ilgili. Nispeten düşük GSYH altyapı ile ilgili. Yapısal reformlar verimin artırılması için uygulanmalı. İş gücüne katılım oranı ile eğitim seviyesindeki yükseltilmesi gerekiyor. Özellikle kadınların iş gücüne katılım oranı Türkiye'de çok ama çok düşük. Aynı zamanda kamu harcamalarını rasyonel seviyeye getirilmesi ve kamu borcunun beklediğimizden daha hızlı şekilde azaltılması gerekiyor. Bu iki değişiklik Türkiye'nin kredi derecesini değiştirebilir. Diğer yandan aşağı yönlü riskler de var. Türk ekonomisinde düzelmeler bekliyoruz. Ancak Küresel ortam, özellikle de likidite ortamı terk edilmiş durumda kalmaya devam ederse, işte o zaman Türkiye bütçe açığını kısa vadeli borçlarla  kapatmaya çalışır. Bu da negatif bir gösterge olur. İkinci negatif seneryo ise küresel talepte azalma olması. Böyle bir durum olursa Türkiye iç talepte beklenenden çok daha fazla küçültmeye yapmak zorunda kalır ve bunun mali açıdan çok büyük zararları olur.