Merkez
Bankası Başkanı Erdem Başçı, enflasyon hedefini
yukarı yönlü güncellediklerini belirtirken, yüzde 70 olasılıkla 2012
yılı sonunda orta noktası yüzde 6,5 olmak üzere yüzde 5,1 ile yüzde 7,9
aralığında, 2013 yılı sonunda ise orta noktası yüzde 5,1 olmak üzere yüzde 3,3
ile yüzde 6,9 arasında gerçekleşeceğini
tahmin ettiklerini bildirdi. Erdem Başçı'nın konuşmasının tam metni için haberin devamını tıklayın.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı
Erdem Başçı, Avrupa'daki belirsizlerin sürdüğünü ve esnek para politakasının
gerekli olduğunu söyledi.
TCMB'nin Enflasyon Raporu'nu açıklayan
Başçı, "Bir önceki Enflasyon Raporu’nu yayımladığımız Ekim ayının sonundan
bugüne Euro Bölgesi’nde kamu borçlarının sürdürülebilirliğine dair endişeler,
alınan politika tedbirlerine rağmen küresel iktisadi görünümü olumsuz
etkilemeye devam etti. Başta Euro Bölgesi ekonomilerinde olmak üzere küresel
ölçekte büyüme tahminleri aşağı yönlü güncellendi. Bu doğrultuda, gelişmiş
ülkelerde para politikalarının normalleşme sürecinin uzun bir süre için
öteleneceğine dair algılamaların güçlendiğini görüyoruz" dedi. Başçı
konuşmasında şunları söyledi:
"Enflasyon Raporu’nun ana mesajlarını
sizlerle paylaşacağımız bu toplantıya
hoş
geldiniz. Hepinizin yakından takip ettiği gibi, yeni iletişim politikamız
çerçevesinde,
daha önce yılda dört kez Ankara’da gerçekleştirdiğimiz Enflasyon Raporu basın
toplantılarımızdan ikisini bu yıl İstanbul’da yapacağız. Şimdi sizlere birazdan
internet sayfamızda yayımlanacak olan 2012 yılının ilk
Enflasyon
Raporu’nun genel bir değerlendirmesini yapmak istiyorum.
Rapor’da,
her zaman olduğu gibi, para politikası kararlarına temel oluşturan
iktisadi
görünüm ile makroekonomik gelişmelere ilişkin değerlendirmelerimizi
paylaşıyor
ve son üç aydaki gelişmeler doğrultusunda güncellenen orta vadeli
enflasyon
tahminlerimiz ile para politikası duruşumuzu sunuyoruz. Ayrıca
Rapor'da
ana bölümlere ilave olarak çeşitli konularda on bir kutuya yer verdik.
Bu
kutuların her birinde güncel ve ilgi çekici konulara dair yapılan analizler yer
alıyor.
Örneğin son dönemde uygulamakta olduğumuz likidite yönetiminin
işleyişine
ve finansal piyasalar üzerindeki etkilerine ilişkin bir çalışma var. Yine
her
yılın ilk enflasyon raporunda olduğu gibi önceki yılın enflasyon
tahminlerindeki
değişimlerin kaynaklarını inceleyen bir kutumuz var. Bir başka kutuda 2012
yılında enflasyonun seyrinde önemli rol oynayacak olan baz etkileri inceleniyor.
Bir diğer çalışmada da Euro Bölgesi’nin yaşadığı borç problemini çözmeye
yönelik adımlar irdelenirken, başta rekabet gücündeki belirgin ayrışma olmak
üzere diğer bazı yapısal sorunların da euro kullanan ülkelerde istikrarlı bir büyüme
eğiliminin önünde engel teşkil ettiği ortaya koyuluyor. Ayrıca son bir yıl içinde
uygulanan politikalar çerçevesinde iç ve dış talepte gözlenmeye başlanan dengelenmeyi
de mercek altına alan bir kutumuz var. Kutuların başlıklarını yansıda
görüyorsunuz, hepsi de önemli analizler içeriyor. Birazdan internet sayfamızda
yayımlanacaklar, okumanızı tavsiye ederim.
Değerli Konuklar,
Küresel ekonomiye dair gelişmelerin
politikalarımız üzerinde önemli bir rol
oynamaya
devam etmesi nedeniyle, konuşmama küresel iktisadi görünüme
değinerek
başlayacağım.
Hepinizin yakından takip ettiği gibi, bir
önceki Enflasyon Raporu’nu
yayımladığımız
Ekim ayının sonundan bugüne Euro Bölgesi’nde kamu
borçlarının
sürdürülebilirliğine dair endişeler, alınan politika tedbirlerine rağmen
küresel
iktisadi görünümü olumsuz etkilemeye devam etti. Başta Euro Bölgesi
ekonomilerinde
olmak üzere küresel ölçekte büyüme tahminleri aşağı yönlü
güncellendi.
Bu doğrultuda, gelişmiş ülkelerde para politikalarının
normalleşme
sürecinin uzun bir süre için öteleneceğine dair algılamaların
güçlendiğini
görüyoruz. 2012 yılının başı itibarıyla risk iştahında göreli bir
iyileşme
görülse de, Euro Bölgesi’ne ilişkin sorunların çözümüne yönelik
belirsizlikler
sürüyor. Bu durum, artan bulaşıcılık riski ile birlikte küresel finans
piyasalarındaki
kırılganlığın devam etmesine neden olurken, aynı zamanda
esnek
bir para politikası çerçevesine sahip olmanın önemini de ortaya koyuyor.
1. Para Politikası Uygulamaları ve Parasal
Koşullar
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (Merkez
Bankası) olarak 2011 yılının ilk
yarısında
artan makro finansal riskler karşısında ekonomiyi kademeli olarak
daha
sağlıklı bir büyüme kompozisyonuna doğru yönlendirmeyi amaçladık. Bu
çerçevede,
bir yandan kredilerin makul oranlarda büyümesi için diğer
kurumların
katkısıyla birlikte gerekli tedbirleri alırken, diğer yandan döviz
kurunun
iktisadi temellerden her iki yönde de aşırı ölçüde sapmasına karşı
politikalar
uyguladık.
2011 yılına ilişkin açıklanan veriler
ekonomideki dengelenme sürecinin arzu
ettiğimiz
şekilde gerçekleşmeye başladığını gösteriyor. Geçtiğimiz yılın ikinci
yarısında
net ihracatın büyümeye katkısı belirgin şekilde artarken, cari işlemler
dengesinde
kayda değer bir iyileşme gördük.
Makro finansal risklerin dengelenmesi
konusunda arzu ettiğimiz sonuçları
almakla
birlikte, yılın son çeyreğinde enflasyonda belirgin bir artış gözlendiği için
para
politikası duruşumuzu gözden geçirdik. Ağustos ayından itibaren küresel
risk
iştahındaki bozulmanın devam etmesi Türk lirasının aşırı değer
kaybetmesine
yol açarak enflasyon görünümü üzerinde risk oluşturmaya
başladı.
Buna ilaveten, Ekim ayında fiyatı yönetilen/yönlendirilen ürünlerdeki
yüksek
oranlı fiyat ayarlamaları ve işlenmemiş gıda fiyatlarındaki gelişmeler de
kısa
vadede enflasyonda öngörülenin üzerinde bir artışa neden oldu. Bu
durumun
beklentileri bozmasına izin vermemek için Ekim ayından itibaren para
politikasında
önemli bir sıkılaştırmaya gittik. Bu çerçevede, faiz koridorunu
yukarı
doğru genişlettik ve bir hafta vadeli repo ihalesi ile yapılan Türk lirası
fonlama
miktarını ayarlayarak ortalama fonlama maliyetini belirgin şekilde
yükselttik.
Para Politikası Kurulu olarak enflasyon
görünümünün orta vadeli hedeflerle
uyumlu
olması için para politikasındaki sıkı duruşun bir müddet daha devam
etmesi
gerektiğini düşünüyoruz. Ayrıca, küresel ekonomiye dair belirsizliklerin
sürmesi
nedeniyle de para politikasında esnekliğin korunmasının uygun olacağı
kanaatindeyiz.
Uyguladığımız politikaların etkisiyle son
dönemde getiri eğrisinin aşağı yönlü bir
eğim
aldığını görüyoruz. Bu durum para politikası duruşunun sıkı olduğunu
gösteriyor.
Ayrıca, Ekim ayından bu yana kredi faizlerinde de kayda
değer
bir artış gözleniyor. Böylelikle, kredi artış oranının da daha
makul
seviyelere doğru gerilediğini görüyoruz.
Sonuç olarak, 2011 yılı son çeyreğinin
parasal ve finansal koşullardaki
sıkılaşmanın
devam ettiği ve kredilerdeki yavaşlamanın belirginleştiği bir dönem
olduğunu
ifade edebiliriz.
2. Makroekonomik Gelişmeler ve Temel
Varsayımlar
Saygıdeğer Konuklar,
Enflasyon 2011 yılı sonunda yüzde 10,45
seviyesine ulaşarak hedefin belirgin
olarak
üzerinde gerçekleşti. Bildiğiniz gibi, Merkez Bankası Kanunu’nun 42.
maddesi
uyarınca, enflasyonun hedeften belirgin olarak sapması durumunda
sapmanın
nedenlerini ve alınması gereken önlemleri Hükümete yazılı olarak
bildirmemiz
ve kamuoyuna açıklamamız gerekiyor. Bugün Hükümete
göndereceğimiz
açık mektubu saat 12.00’de internet sayfamızda yayımlamak
suretiyle
kamuoyu ile paylaşacağımızı da burada duyurmakta fayda görüyorum.
Şimdi tahminlerimize temel oluşturan
makroekonomik görünüme ve
varsayımlarımıza
değineceğim. Öncelikle yakın dönem enflasyon gelişmelerini
özetleyip,
Ekim ayında paylaştığımız kısa vadeli tahminlerimizi 2011 yılının
dördüncü
çeyreğindeki gerçekleşmeler ile kıyaslamak istiyorum.
Bir önceki Rapor’dan bu yana yaşanan bazı
gelişmeler enflasyonun Ekim
ayında
açıkladığımız tahminlerden önemli ölçüde sapmasına neden oldu. Bu
sapmada
işlenmemiş gıda fiyatlarında gerçekleşen öngörülerimizin üzerindeki
artışlar
önemli rol oynadı. Diğer taraftan, risk iştahının bozulmaya devam etmesi
ve
bunun sonucunda Türk lirasındaki değer kaybının sürmesi de kısa vadeli
tahminlerimizin
sapmasına yol açan bir diğer gelişme oldu.
Yılın son çeyreğinde temel enflasyon
göstergeleri döviz kuru gelişmelerinin
gecikmeli
etkilerine bağlı olarak artış eğilimini korudu. Bu artışın esas
olarak
temel mal fiyatlarından kaynaklandığını gözlüyoruz. Öte yandan, hizmet
enflasyonunun
ana eğiliminin yansıda da görüldüğü gibi ılımlı bir seyir izlemesi,
ikincil
etkilerin sınırlı kaldığını gösteriyor.
Değerli Konuklar,
2011 yılının ikinci yarısında iktisadi
faaliyetin, sınırlı bir miktar yavaşlamakla
birlikte,
gücünü koruduğunu görüyoruz. Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH)
verileri,
2011 yılının üçüncü çeyreğinde yurt içi nihai talebin Ekim Enflasyon
Raporu’nda
ortaya koyduğumuz görünüme kıyasla daha güçlü olduğunu
gösterdi.
Dolayısıyla, bu döneme ilişkin çıktı açığı tahminlerimizi
yukarı
yönlü güncelledik. Büyümenin kompozisyonundaki dengelenme ise
beklediğimiz
şekilde daha belirgin hale geldi. Küresel ekonomideki
zayıf
seyre rağmen ihracatın artmaya devam ettiğini, ithalattaki gerileme
eğiliminin
ise sürdüğünü görüyoruz. Bu doğrultuda, uzun bir aradan sonra ilk
defa
net dış talep yıllık bazda büyümeye pozitif katkı yapmış oldu.
2011
yılının son çeyreğine ilişkin göstergeler yurt içi nihai talebin yatay seyrini
koruduğunu
ve ekonomideki dengelenmenin öngördüğümüz şekilde sürdüğünü
gösteriyor.
Önümüzdeki dönemde parasal sıkılaştırmanın da etkisiyle yurt içi
nihai
talep büyümesinin sınırlı kalmaya devam edeceğini düşünüyoruz. Nitekim
yakın
döneme ilişkin kredi ve sipariş verileri bu görünümü destekliyor.
Bu çerçevede, enflasyon tahminlerimizi
oluştururken yılın ilk aylarında
yurt
içi talebin yavaşlamaya devam ettiği bir görünümü esas aldık.
Konuşmamın
başında da belirttiğim gibi, Ekim Enflasyon Raporu’nu
yayımladığımız
tarihten bu yana küresel büyüme tahminleri özellikle Euro
Bölgesi
kaynaklı olarak belirgin şekilde aşağı yönlü güncellendi. Bunun bir
yansıması
olarak, Türkiye için ihracat ağırlıklı küresel büyüme endeksine ilişkin
projeksiyonlar
da dış talebimizde bir önceki döneme kıyasla daha düşük bir
büyüme
görünümü ortaya koyuyor. Dolayısıyla, tahminlerimizi
oluştururken
dış talebin bir önceki döneme kıyasla daha zayıf seyrettiği bir
çerçeveyi
esas aldık.
Özetle, çıktı açığı tahminlerimizi, üçüncü
çeyrekte iktisadi faaliyetin
beklenenden
daha güçlü gerçekleşmesi nedeniyle, 2011 yılının ikinci yarısı için
yukarı
yönlü güncellemiş bulunuyoruz. Bununla birlikte, küresel büyüme
görünümündeki
bozulma nedeniyle, orta vadede toplam talep koşullarının
enflasyondaki
düşüşe verdiği desteğin bir önceki rapor dönemine kıyasla daha
belirgin
olacağı bir görünümü esas aldığımızı da belirtmek istiyorum.
Emtia
ve petrol fiyatlarına ilişkin varsayımları ise sınırlı oranda yukarı yönlü
güncelledik.
Bir önceki Rapor’da 100 ABD doları olan petrol fiyatları
varsayımımızı,
son dönemdeki gelişmeler ve vadeli fiyatları göz önüne alarak
2012
yılı için 110 ABD dolarına, 2013 yılı için ise 105 ABD dolarına çıkardık.
Aynı
doğrultuda, ithalat fiyatlarına dair varsayımlarımızı da sınırlı ölçüde
yükselttik
(Grafik 16). Ayrıca, gıda fiyatlarının yıllık artış oranına dair
varsayımımızı
tahmin ufku boyunca yüzde 7,5 olarak koruduk.
3. Enflasyon ve Para Politikası Görünümü
Saygıdeğer Konuklar,
Şimdi sizlere, bu noktaya kadar çizmiş
olduğum çerçeve dâhilinde ürettiğimiz
enflasyon
ve çıktı açığı tahminlerimizi sunacağım. Tahminlerimizi oluştururken
para
politikasındaki sıkı duruşun bir müddet daha devam edeceğini bu
doğrultuda
kredilerin yıllık büyüme eğiliminin yüzde 15 civarında seyredeceğini,
Türk
lirasının ise ılımlı bir değerlenme eğilimi sergileyeceğini varsaydık. Bu
çerçevede,
enflasyonun, yüzde 70 olasılıkla, 2012 yılı sonunda orta noktası
yüzde
6,5 olmak üzere yüzde 5,1 ile yüzde 7,9 aralığında, 2013 yılı sonunda ise
orta
noktası yüzde 5,1 olmak üzere yüzde 3,3 ile yüzde 6,9 aralığında
gerçekleşeceğini
tahmin ediyoruz. Orta vadede enflasyonun yüzde 5 hedefi
düzeyinde
istikrar kazanacağını öngörüyoruz.
Sonuç olarak, talep ve maliyet unsurlarına
ilişkin olarak son üç ay içinde
kaydedilen
gelişmelerin bir önceki Rapor’a kıyasla önemli bir değişime işaret
etmediğini
ifade edebiliriz. Buna karşın, başlangıç noktasının –yani yeni
tahminlerimizin
hemen öncesinde gerçekleşmiş olan enflasyon oranının– önceki
Rapor’a
kıyasla daha yüksek bir seviyede oluşması nedeniyle 2012 yıl sonu
enflasyon
tahminimizi yukarı yönlü güncellemiş bulunuyoruz.
Rapor’da da ayrıntılı şekilde anlatıldığı
gibi, 2011 yılında döviz kuru ve emtia
fiyatlarındaki
birikimli artışlar, işlenmemiş gıda fiyatlarındaki hızlı yükseliş ve
yönetilen/yönlendirilen
fiyatlardaki gelişmeler sonucunda enflasyon yüksek
seviyelere
çıkmış bulunuyor. Enflasyonun yılın ilk çeyreğinde bu seviyeleri
koruyacağını,
ikinci çeyrekten itibaren ise kademeli bir düşüş eğilimi
sergileyeceğini
tahmin ediyoruz (Grafik 17). Ekim ayından bu yana
uyguladığımız
sıkı para politikası, beklentileri kontrol altına alarak fiyatlama
davranışlarının
bozulmasını engellemektedir. Dolayısıyla, geçici fiyat
hareketlerinin
yıllık enflasyon üzerindeki birikimli etkileri 2012 yılında kademeli
olarak
ortadan kalktıkça enflasyonun aşağı yönlü bir seyir izlemesini bekliyoruz.
Bu
çerçevede, enflasyondaki düşüşün özellikle yılın son çeyreğinde
belirginleşeceğini
tahmin ediyoruz.
Enflasyon görünümüne dair risklere geçmeden
önce bir konuya özellikle
değinmek
istiyorum. Dikkat ederseniz 2012 yılsonu için yüzde 5 hedefimizin
üzerinde
bir tahmin verdim. Çünkü enflasyonu hemen 2012 yılının sonunda
hedefe
getirmenin oldukça maliyetli olabileceğini düşünüyoruz. Mevcut durumda
yüzde
10,45 olan enflasyonu 12 ay içinde yüzde 5 düzeyine düşürmek iktisadi
faaliyette
arzu edilmeyen dalgalanmalara yol açabilecektir. Bu nedenle hedefe
ulaşma
sürecinin yaklaşık bir buçuk yıllık bir zaman dilimine yayılmasının daha
uygun
olacağını düşünüyoruz. Dolayısıyla, enflasyonun yüzde 5’lik hedefe 2013
yılının
ortalarında ulaşacağı bir çerçeveyi esas aldık (Grafik 17). Öte yandan,
önümüzdeki
dönemde risk iştahının belirgin şekilde iyileşmesi ve gelişmekte
olan
ülkelere yönelik sermaye akımlarının tekrar hızlanarak Türk lirasındaki
değerlenmenin
baz senaryodaki varsayımımıza kıyasla daha güçlü olması
durumunda,
hedefe 2012 yılının sonunda ulaşılması mümkün olabilecektir.
Bu
noktada, açıklanacak her türlü yeni veri ve haberin para politikası duruşunu
değiştirmemize
neden olabileceğini tekrar vurgulamak isterim. Dolayısıyla,
tahminlerimizi
oluştururken para politikasının görünümüne ilişkin ifade etmiş
olduğum
varsayımlar tarafımızca verilmiş bir taahhüt olarak algılanmamalıdır.
4. Riskler ve Para Politikası
Değerli Konuklar,
Konuşmamın son kısmında enflasyon görünümüne
dair riskleri nasıl
değerlendirdiğimiz
konusunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Bunlardan ilki, kısa vadede enflasyonun
yüksek seyrini sürdürecek olması nedeniyle oluşabilecek ikincil etkilerin
yarattığı risktir. 2011 yılının son üç ayında tüketici fiyatlarının birikimli
artış oranı yüzde 5,66 oldu. Bu artış 2012 yılının son çeyreğine kadar yıllık
enflasyon hesabının içinde kalacak. Bu nedenle önümüzdeki dönemde enflasyonun
ana eğilimi hedefle uyumlu seviyelere gerileyecek olsa dahi, 12 aylık birikimli
fiyat artışları ile ölçülen enflasyon yılın son çeyreğine kadar hedefin
belirgin olarak üzerinde seyredebilir. Ekim ayından itibaren gerçekleştirdiğimiz
parasal sıkılaştırma ikincil etkilerin ortaya çıkma olasılığını azaltmış olsa
da, önümüzdeki dönemde enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarını
dikkatle takip ederek orta vadeli enflasyon görünümünün hedefle uyumlu olması
için gereken tedbirleri alacağımızı tekrar vurgulamakta fayda görüyorum.
Küresel ekonomiye dair belirsizliklerin
devam etmesi para politikasında esnek bir yaklaşıma sahip olmanın önemini
ortaya koyuyor. Rapor’da sunduğumuz orta vadeli görünüm Euro Bölgesi’ndeki
sorunların kademeli bir şekilde çözüleceği ve küresel ekonomide ek bir
kötüleşme olmayacağı varsayımına dayanıyor. Bununla birlikte, Euro
Bölgesi’ndeki sorunların çözümünün beklenenden uzun ve sancılı olma olasılığı
hem küresel büyüme hem de risk iştahına dair aşağı yönlü risk oluşturuyor. Öte
yandan, çözüme yönelik atılan adımların beklenenden daha hızlı ve kararlı bir
şekilde sonuçlandırılması halinde ise küresel ekonomiye dair öngörülenden daha
olumlu bir algılama ortaya çıkabilir. Böyle bir durum, gelişmiş ülkelerin
merkez bankalarının uyguladığı miktarsal genişleme politikasının da etkisiyle
risk iştahını güçlendirerek gelişmekte olan ülkelere yönelen sermaye akımlarını
tekrar hızlandırabilir. Sonuç olarak, Euro Bölgesi’ne ilişkin süregelen
sorunlar ve buna yönelik tedbirlerin etkililiğine ilişkin belirsizlikler,
önümüzdeki dönemde küresel piyasalardaki oynaklığın süreceğine işaret ediyor.
Bu görünümün, birden fazla aracın kullanıldığı esnek para politikası
yaklaşımını gerekli kıldığı kanaatindeyiz. Önümüzdeki dönemde küresel
ekonomideki gelişmeleri yakından izleyerek üzerimize düşen tedbirleri
gecikmeksizin almaya devam edeceğimizi bir kez daha ifade etmekte fayda
görüyorum. Enflasyon görünümüne dair bir diğer risk unsuru petrol fiyatlarına
ilişkin belirsizliklerdir. Her ne kadar küresel iktisadi görünümün zayıf seyri
emtia
fiyatları
üzerinde aşağı yönlü baskı oluştursa da, son dönemde petrol arzına
dair
sorunların belirginleşmesinin, enerji fiyatlarının görünümüne ilişkin yukarı yönlü
bir risk unsuru olarak ortaya çıktığını görüyoruz. Böyle bir riskin
gerçekleşmesi
halinde, geçici fiyat hareketlerine tepki vermeyeceğimizi, ancak
beklentilerin
bozulmasına kesinlikle müsaade etmeyeceğimizi tekrar vurgulamak istiyorum.
Para politikası stratejimizi oluştururken
maliye politikasına ilişkin gelişmeleri yakından takip etmeye devam edeceğiz.
Rapor’da baz senaryoda yer alan enflasyon tahminlerimiz Orta Vadeli Program’da
belirlenen çerçeveyi esas alıyor, dolayısıyla mali disiplinin devamını
öngörüyor. Maliye politikasının söz konusu çerçeveden belirgin olarak sapması
ve bu durumun orta vadeli enflasyon görünümünü olumsuz etkilemesi halinde para
politikası duruşumuzu güncellememiz söz konusu olabilecektir.
Önümüzdeki dönemde para politikasını
oluştururken, fiyat istikrarının kalıcı
olarak
tesis edilmesine odaklanmaya ve finansal istikrarı gözetmeye devam
edeceğiz.
Bu süreçte Bankamız ve diğer kurumlarca alınan finansal istikrara
yönelik
önlemlerin enflasyon görünümü üzerindeki etkisini de dikkatle
değerlendireceğiz.
Orta vadede mali disiplini kalıcı hale getirecek ve tasarruf
açığını
azaltacak yapısal reformların güçlendirilmesinin, ülkemizin kredi
riskindeki
göreli iyileşmeye katkıda bulunarak fiyat istikrarını ve finansal istikrarı destekleyeceğini
düşünüyoruz. Bu yönde alınacak mesafe aynı zamanda para politikasının hareket
alanını genişletecek ve uzun vadeli kamu borçlanma faizlerinin düşük düzeylerde
kalıcı olmasını sağlayarak toplumsal refahı destekleyecektir. Bu çerçevede,
Orta Vadeli Program’ın gerektirdiği yapısal düzenlemelerin hayata geçirilmesi konusunda
atılacak adımların büyük önem taşıdığını hatırlatarak konuşmama son veriyor ve
katılımınız için hepinize teşekkürlerimi sunuyorum."