MB 2012’de enflasyonu ortalama yüzde 6,5 olarak tahmin etti


   Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, enflasyon hedefini  yukarı yönlü güncellediklerini belirtirken, yüzde 70 olasılıkla 2012 yılı sonunda orta noktası yüzde 6,5 olmak üzere yüzde 5,1 ile yüzde 7,9 aralığında, 2013 yılı sonunda ise orta noktası yüzde 5,1 olmak üzere yüzde 3,3 ile yüzde 6,9 arasında  gerçekleşeceğini tahmin ettiklerini bildirdi. Erdem Başçı'nın konuşmasının tam metni için haberin devamını tıklayın.





 MB BAŞKANI ERDEM BAŞÇI'NIN 31/12/2012 KONUŞMASININ TAM METNİ

    Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, Avrupa'daki belirsizlerin sürdüğünü ve esnek para politakasının gerekli olduğunu söyledi.
    TCMB'nin Enflasyon Raporu'nu açıklayan Başçı, "Bir önceki Enflasyon Raporu’nu yayımladığımız Ekim ayının sonundan bugüne Euro Bölgesi’nde kamu borçlarının sürdürülebilirliğine dair endişeler, alınan politika tedbirlerine rağmen küresel iktisadi görünümü olumsuz etkilemeye devam etti. Başta Euro Bölgesi ekonomilerinde olmak üzere küresel ölçekte büyüme tahminleri aşağı yönlü güncellendi. Bu doğrultuda, gelişmiş ülkelerde para politikalarının normalleşme sürecinin uzun bir süre için öteleneceğine dair algılamaların güçlendiğini görüyoruz" dedi. Başçı konuşmasında şunları söyledi:
    "Enflasyon Raporu’nun ana mesajlarını sizlerle paylaşacağımız bu toplantıya
hoş geldiniz. Hepinizin yakından takip ettiği gibi, yeni iletişim politikamız
çerçevesinde, daha önce yılda dört kez Ankara’da gerçekleştirdiğimiz Enflasyon Raporu basın toplantılarımızdan ikisini bu yıl İstanbul’da yapacağız. Şimdi sizlere birazdan internet sayfamızda yayımlanacak olan 2012 yılının ilk
Enflasyon Raporu’nun genel bir değerlendirmesini yapmak istiyorum.
Rapor’da, her zaman olduğu gibi, para politikası kararlarına temel oluşturan
iktisadi görünüm ile makroekonomik gelişmelere ilişkin değerlendirmelerimizi
paylaşıyor ve son üç aydaki gelişmeler doğrultusunda güncellenen orta vadeli
enflasyon tahminlerimiz ile para politikası duruşumuzu sunuyoruz. Ayrıca
Rapor'da ana bölümlere ilave olarak çeşitli konularda on bir kutuya yer verdik.
Bu kutuların her birinde güncel ve ilgi çekici konulara dair yapılan analizler yer
alıyor. Örneğin son dönemde uygulamakta olduğumuz likidite yönetiminin
işleyişine ve finansal piyasalar üzerindeki etkilerine ilişkin bir çalışma var. Yine
her yılın ilk enflasyon raporunda olduğu gibi önceki yılın enflasyon
tahminlerindeki değişimlerin kaynaklarını inceleyen bir kutumuz var. Bir başka kutuda 2012 yılında enflasyonun seyrinde önemli rol oynayacak olan baz etkileri inceleniyor. Bir diğer çalışmada da Euro Bölgesi’nin yaşadığı borç problemini çözmeye yönelik adımlar irdelenirken, başta rekabet gücündeki belirgin ayrışma olmak üzere diğer bazı yapısal sorunların da euro kullanan ülkelerde istikrarlı bir büyüme eğiliminin önünde engel teşkil ettiği ortaya koyuluyor. Ayrıca son bir yıl içinde uygulanan politikalar çerçevesinde iç ve dış talepte gözlenmeye başlanan dengelenmeyi de mercek altına alan bir kutumuz var. Kutuların başlıklarını yansıda görüyorsunuz, hepsi de önemli analizler içeriyor. Birazdan internet sayfamızda yayımlanacaklar, okumanızı tavsiye ederim.
    Değerli Konuklar,
    Küresel ekonomiye dair gelişmelerin politikalarımız üzerinde önemli bir rol
oynamaya devam etmesi nedeniyle, konuşmama küresel iktisadi görünüme
değinerek başlayacağım.
    Hepinizin yakından takip ettiği gibi, bir önceki Enflasyon Raporu’nu
yayımladığımız Ekim ayının sonundan bugüne Euro Bölgesi’nde kamu
borçlarının sürdürülebilirliğine dair endişeler, alınan politika tedbirlerine rağmen
küresel iktisadi görünümü olumsuz etkilemeye devam etti. Başta Euro Bölgesi
ekonomilerinde olmak üzere küresel ölçekte büyüme tahminleri aşağı yönlü
güncellendi. Bu doğrultuda, gelişmiş ülkelerde para politikalarının
normalleşme sürecinin uzun bir süre için öteleneceğine dair algılamaların
güçlendiğini görüyoruz. 2012 yılının başı itibarıyla risk iştahında göreli bir
iyileşme görülse de, Euro Bölgesi’ne ilişkin sorunların çözümüne yönelik
belirsizlikler sürüyor. Bu durum, artan bulaşıcılık riski ile birlikte küresel finans
piyasalarındaki kırılganlığın devam etmesine neden olurken, aynı zamanda
esnek bir para politikası çerçevesine sahip olmanın önemini de ortaya koyuyor.
    1. Para Politikası Uygulamaları ve Parasal Koşullar
    Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (Merkez Bankası) olarak 2011 yılının ilk
yarısında artan makro finansal riskler karşısında ekonomiyi kademeli olarak
daha sağlıklı bir büyüme kompozisyonuna doğru yönlendirmeyi amaçladık. Bu
çerçevede, bir yandan kredilerin makul oranlarda büyümesi için diğer
kurumların katkısıyla birlikte gerekli tedbirleri alırken, diğer yandan döviz
kurunun iktisadi temellerden her iki yönde de aşırı ölçüde sapmasına karşı
politikalar uyguladık.
    2011 yılına ilişkin açıklanan veriler ekonomideki dengelenme sürecinin arzu
ettiğimiz şekilde gerçekleşmeye başladığını gösteriyor. Geçtiğimiz yılın ikinci
yarısında net ihracatın büyümeye katkısı belirgin şekilde artarken, cari işlemler
dengesinde kayda değer bir iyileşme gördük.
    Makro finansal risklerin dengelenmesi konusunda arzu ettiğimiz sonuçları
almakla birlikte, yılın son çeyreğinde enflasyonda belirgin bir artış gözlendiği için
para politikası duruşumuzu gözden geçirdik. Ağustos ayından itibaren küresel
risk iştahındaki bozulmanın devam etmesi Türk lirasının aşırı değer
kaybetmesine yol açarak enflasyon görünümü üzerinde risk oluşturmaya
başladı. Buna ilaveten, Ekim ayında fiyatı yönetilen/yönlendirilen ürünlerdeki
yüksek oranlı fiyat ayarlamaları ve işlenmemiş gıda fiyatlarındaki gelişmeler de
kısa vadede enflasyonda öngörülenin üzerinde bir artışa neden oldu. Bu
durumun beklentileri bozmasına izin vermemek için Ekim ayından itibaren para
politikasında önemli bir sıkılaştırmaya gittik. Bu çerçevede, faiz koridorunu
yukarı doğru genişlettik ve bir hafta vadeli repo ihalesi ile yapılan Türk lirası
fonlama miktarını ayarlayarak ortalama fonlama maliyetini belirgin şekilde
yükselttik.
    Para Politikası Kurulu olarak enflasyon görünümünün orta vadeli hedeflerle
uyumlu olması için para politikasındaki sıkı duruşun bir müddet daha devam
etmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ayrıca, küresel ekonomiye dair belirsizliklerin
sürmesi nedeniyle de para politikasında esnekliğin korunmasının uygun olacağı
kanaatindeyiz.
    Uyguladığımız politikaların etkisiyle son dönemde getiri eğrisinin aşağı yönlü bir
eğim aldığını görüyoruz. Bu durum para politikası duruşunun sıkı olduğunu
gösteriyor. Ayrıca, Ekim ayından bu yana kredi faizlerinde de kayda
değer bir artış gözleniyor. Böylelikle, kredi artış oranının da daha
makul seviyelere doğru gerilediğini görüyoruz.
    Sonuç olarak, 2011 yılı son çeyreğinin parasal ve finansal koşullardaki
sıkılaşmanın devam ettiği ve kredilerdeki yavaşlamanın belirginleştiği bir dönem
olduğunu ifade edebiliriz.
    2. Makroekonomik Gelişmeler ve Temel Varsayımlar
    Saygıdeğer Konuklar,
    Enflasyon 2011 yılı sonunda yüzde 10,45 seviyesine ulaşarak hedefin belirgin
olarak üzerinde gerçekleşti. Bildiğiniz gibi, Merkez Bankası Kanunu’nun 42.
maddesi uyarınca, enflasyonun hedeften belirgin olarak sapması durumunda
sapmanın nedenlerini ve alınması gereken önlemleri Hükümete yazılı olarak
bildirmemiz ve kamuoyuna açıklamamız gerekiyor. Bugün Hükümete
göndereceğimiz açık mektubu saat 12.00’de internet sayfamızda yayımlamak
suretiyle kamuoyu ile paylaşacağımızı da burada duyurmakta fayda görüyorum.
    Şimdi tahminlerimize temel oluşturan makroekonomik görünüme ve
varsayımlarımıza değineceğim. Öncelikle yakın dönem enflasyon gelişmelerini
özetleyip, Ekim ayında paylaştığımız kısa vadeli tahminlerimizi 2011 yılının
dördüncü çeyreğindeki gerçekleşmeler ile kıyaslamak istiyorum.
    Bir önceki Rapor’dan bu yana yaşanan bazı gelişmeler enflasyonun Ekim
ayında açıkladığımız tahminlerden önemli ölçüde sapmasına neden oldu. Bu
sapmada işlenmemiş gıda fiyatlarında gerçekleşen öngörülerimizin üzerindeki
artışlar önemli rol oynadı. Diğer taraftan, risk iştahının bozulmaya devam etmesi
ve bunun sonucunda Türk lirasındaki değer kaybının sürmesi de kısa vadeli
tahminlerimizin sapmasına yol açan bir diğer gelişme oldu.
    Yılın son çeyreğinde temel enflasyon göstergeleri döviz kuru gelişmelerinin
gecikmeli etkilerine bağlı olarak artış eğilimini korudu. Bu artışın esas
olarak temel mal fiyatlarından kaynaklandığını gözlüyoruz. Öte yandan, hizmet
enflasyonunun ana eğiliminin yansıda da görüldüğü gibi ılımlı bir seyir izlemesi,
ikincil etkilerin sınırlı kaldığını gösteriyor.
    Değerli Konuklar,
    2011 yılının ikinci yarısında iktisadi faaliyetin, sınırlı bir miktar yavaşlamakla
birlikte, gücünü koruduğunu görüyoruz. Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH)
verileri, 2011 yılının üçüncü çeyreğinde yurt içi nihai talebin Ekim Enflasyon
Raporu’nda ortaya koyduğumuz görünüme kıyasla daha güçlü olduğunu
gösterdi. Dolayısıyla, bu döneme ilişkin çıktı açığı tahminlerimizi
yukarı yönlü güncelledik. Büyümenin kompozisyonundaki dengelenme ise
beklediğimiz şekilde daha belirgin hale geldi. Küresel ekonomideki
zayıf seyre rağmen ihracatın artmaya devam ettiğini, ithalattaki gerileme
eğiliminin ise sürdüğünü görüyoruz. Bu doğrultuda, uzun bir aradan sonra ilk
defa net dış talep yıllık bazda büyümeye pozitif katkı yapmış oldu.
2011 yılının son çeyreğine ilişkin göstergeler yurt içi nihai talebin yatay seyrini
koruduğunu ve ekonomideki dengelenmenin öngördüğümüz şekilde sürdüğünü
gösteriyor. Önümüzdeki dönemde parasal sıkılaştırmanın da etkisiyle yurt içi
nihai talep büyümesinin sınırlı kalmaya devam edeceğini düşünüyoruz. Nitekim
yakın döneme ilişkin kredi ve sipariş verileri bu görünümü destekliyor.
    Bu çerçevede, enflasyon tahminlerimizi oluştururken yılın ilk aylarında
yurt içi talebin yavaşlamaya devam ettiği bir görünümü esas aldık.
Konuşmamın başında da belirttiğim gibi, Ekim Enflasyon Raporu’nu
yayımladığımız tarihten bu yana küresel büyüme tahminleri özellikle Euro
Bölgesi kaynaklı olarak belirgin şekilde aşağı yönlü güncellendi. Bunun bir
yansıması olarak, Türkiye için ihracat ağırlıklı küresel büyüme endeksine ilişkin
projeksiyonlar da dış talebimizde bir önceki döneme kıyasla daha düşük bir
büyüme görünümü ortaya koyuyor. Dolayısıyla, tahminlerimizi
oluştururken dış talebin bir önceki döneme kıyasla daha zayıf seyrettiği bir
çerçeveyi esas aldık.
    Özetle, çıktı açığı tahminlerimizi, üçüncü çeyrekte iktisadi faaliyetin
beklenenden daha güçlü gerçekleşmesi nedeniyle, 2011 yılının ikinci yarısı için
yukarı yönlü güncellemiş bulunuyoruz. Bununla birlikte, küresel büyüme
görünümündeki bozulma nedeniyle, orta vadede toplam talep koşullarının
enflasyondaki düşüşe verdiği desteğin bir önceki rapor dönemine kıyasla daha
belirgin olacağı bir görünümü esas aldığımızı da belirtmek istiyorum.
Emtia ve petrol fiyatlarına ilişkin varsayımları ise sınırlı oranda yukarı yönlü
güncelledik. Bir önceki Rapor’da 100 ABD doları olan petrol fiyatları
varsayımımızı, son dönemdeki gelişmeler ve vadeli fiyatları göz önüne alarak
2012 yılı için 110 ABD dolarına, 2013 yılı için ise 105 ABD dolarına çıkardık.
Aynı doğrultuda, ithalat fiyatlarına dair varsayımlarımızı da sınırlı ölçüde
yükselttik (Grafik 16). Ayrıca, gıda fiyatlarının yıllık artış oranına dair
varsayımımızı tahmin ufku boyunca yüzde 7,5 olarak koruduk.
    3. Enflasyon ve Para Politikası Görünümü
    Saygıdeğer Konuklar,
    Şimdi sizlere, bu noktaya kadar çizmiş olduğum çerçeve dâhilinde ürettiğimiz
enflasyon ve çıktı açığı tahminlerimizi sunacağım. Tahminlerimizi oluştururken
para politikasındaki sıkı duruşun bir müddet daha devam edeceğini  bu
doğrultuda kredilerin yıllık büyüme eğiliminin yüzde 15 civarında seyredeceğini,
Türk lirasının ise ılımlı bir değerlenme eğilimi sergileyeceğini varsaydık. Bu
çerçevede, enflasyonun, yüzde 70 olasılıkla, 2012 yılı sonunda orta noktası
yüzde 6,5 olmak üzere yüzde 5,1 ile yüzde 7,9 aralığında, 2013 yılı sonunda ise
orta noktası yüzde 5,1 olmak üzere yüzde 3,3 ile yüzde 6,9 aralığında
gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. Orta vadede enflasyonun yüzde 5 hedefi
düzeyinde istikrar kazanacağını öngörüyoruz.
    Sonuç olarak, talep ve maliyet unsurlarına ilişkin olarak son üç ay içinde
kaydedilen gelişmelerin bir önceki Rapor’a kıyasla önemli bir değişime işaret
etmediğini ifade edebiliriz. Buna karşın, başlangıç noktasının –yani yeni
tahminlerimizin hemen öncesinde gerçekleşmiş olan enflasyon oranının– önceki
Rapor’a kıyasla daha yüksek bir seviyede oluşması nedeniyle 2012 yıl sonu
enflasyon tahminimizi yukarı yönlü güncellemiş bulunuyoruz.
    Rapor’da da ayrıntılı şekilde anlatıldığı gibi, 2011 yılında döviz kuru ve emtia
fiyatlarındaki birikimli artışlar, işlenmemiş gıda fiyatlarındaki hızlı yükseliş ve
yönetilen/yönlendirilen fiyatlardaki gelişmeler sonucunda enflasyon yüksek
seviyelere çıkmış bulunuyor. Enflasyonun yılın ilk çeyreğinde bu seviyeleri
koruyacağını, ikinci çeyrekten itibaren ise kademeli bir düşüş eğilimi
sergileyeceğini tahmin ediyoruz (Grafik 17). Ekim ayından bu yana
uyguladığımız sıkı para politikası, beklentileri kontrol altına alarak fiyatlama
davranışlarının bozulmasını engellemektedir. Dolayısıyla, geçici fiyat
hareketlerinin yıllık enflasyon üzerindeki birikimli etkileri 2012 yılında kademeli
olarak ortadan kalktıkça enflasyonun aşağı yönlü bir seyir izlemesini bekliyoruz.
Bu çerçevede, enflasyondaki düşüşün özellikle yılın son çeyreğinde
belirginleşeceğini tahmin ediyoruz.
    Enflasyon görünümüne dair risklere geçmeden önce bir konuya özellikle
değinmek istiyorum. Dikkat ederseniz 2012 yılsonu için yüzde 5 hedefimizin
üzerinde bir tahmin verdim. Çünkü enflasyonu hemen 2012 yılının sonunda
hedefe getirmenin oldukça maliyetli olabileceğini düşünüyoruz. Mevcut durumda
yüzde 10,45 olan enflasyonu 12 ay içinde yüzde 5 düzeyine düşürmek iktisadi
faaliyette arzu edilmeyen dalgalanmalara yol açabilecektir. Bu nedenle hedefe
ulaşma sürecinin yaklaşık bir buçuk yıllık bir zaman dilimine yayılmasının daha
uygun olacağını düşünüyoruz. Dolayısıyla, enflasyonun yüzde 5’lik hedefe 2013
yılının ortalarında ulaşacağı bir çerçeveyi esas aldık (Grafik 17). Öte yandan,
önümüzdeki dönemde risk iştahının belirgin şekilde iyileşmesi ve gelişmekte
olan ülkelere yönelik sermaye akımlarının tekrar hızlanarak Türk lirasındaki
değerlenmenin baz senaryodaki varsayımımıza kıyasla daha güçlü olması
durumunda, hedefe 2012 yılının sonunda ulaşılması mümkün olabilecektir.
Bu noktada, açıklanacak her türlü yeni veri ve haberin para politikası duruşunu
değiştirmemize neden olabileceğini tekrar vurgulamak isterim. Dolayısıyla,
tahminlerimizi oluştururken para politikasının görünümüne ilişkin ifade etmiş
olduğum varsayımlar tarafımızca verilmiş bir taahhüt olarak algılanmamalıdır.
    4. Riskler ve Para Politikası
    Değerli Konuklar,
    Konuşmamın son kısmında enflasyon görünümüne dair riskleri nasıl
değerlendirdiğimiz konusunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Bunlardan ilki, kısa vadede enflasyonun yüksek seyrini sürdürecek olması nedeniyle oluşabilecek ikincil etkilerin yarattığı risktir. 2011 yılının son üç ayında tüketici fiyatlarının birikimli artış oranı yüzde 5,66 oldu. Bu artış 2012 yılının son çeyreğine kadar yıllık enflasyon hesabının içinde kalacak. Bu nedenle önümüzdeki dönemde enflasyonun ana eğilimi hedefle uyumlu seviyelere gerileyecek olsa dahi, 12 aylık birikimli fiyat artışları ile ölçülen enflasyon yılın son çeyreğine kadar hedefin belirgin olarak üzerinde seyredebilir. Ekim ayından itibaren gerçekleştirdiğimiz parasal sıkılaştırma ikincil etkilerin ortaya çıkma olasılığını azaltmış olsa da, önümüzdeki dönemde enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarını dikkatle takip ederek orta vadeli enflasyon görünümünün hedefle uyumlu olması için gereken tedbirleri alacağımızı tekrar vurgulamakta fayda görüyorum.
    Küresel ekonomiye dair belirsizliklerin devam etmesi para politikasında esnek bir yaklaşıma sahip olmanın önemini ortaya koyuyor. Rapor’da sunduğumuz orta vadeli görünüm Euro Bölgesi’ndeki sorunların kademeli bir şekilde çözüleceği ve küresel ekonomide ek bir kötüleşme olmayacağı varsayımına dayanıyor. Bununla birlikte, Euro Bölgesi’ndeki sorunların çözümünün beklenenden uzun ve sancılı olma olasılığı hem küresel büyüme hem de risk iştahına dair aşağı yönlü risk oluşturuyor. Öte yandan, çözüme yönelik atılan adımların beklenenden daha hızlı ve kararlı bir şekilde sonuçlandırılması halinde ise küresel ekonomiye dair öngörülenden daha olumlu bir algılama ortaya çıkabilir. Böyle bir durum, gelişmiş ülkelerin merkez bankalarının uyguladığı miktarsal genişleme politikasının da etkisiyle risk iştahını güçlendirerek gelişmekte olan ülkelere yönelen sermaye akımlarını tekrar hızlandırabilir. Sonuç olarak, Euro Bölgesi’ne ilişkin süregelen sorunlar ve buna yönelik tedbirlerin etkililiğine ilişkin belirsizlikler, önümüzdeki dönemde küresel piyasalardaki oynaklığın süreceğine işaret ediyor. Bu görünümün, birden fazla aracın kullanıldığı esnek para politikası yaklaşımını gerekli kıldığı kanaatindeyiz. Önümüzdeki dönemde küresel ekonomideki gelişmeleri yakından izleyerek üzerimize düşen tedbirleri gecikmeksizin almaya devam edeceğimizi bir kez daha ifade etmekte fayda görüyorum. Enflasyon görünümüne dair bir diğer risk unsuru petrol fiyatlarına ilişkin belirsizliklerdir. Her ne kadar küresel iktisadi görünümün zayıf seyri emtia
fiyatları üzerinde aşağı yönlü baskı oluştursa da, son dönemde petrol arzına
dair sorunların belirginleşmesinin, enerji fiyatlarının görünümüne ilişkin yukarı yönlü bir risk unsuru olarak ortaya çıktığını görüyoruz. Böyle bir riskin
gerçekleşmesi halinde, geçici fiyat hareketlerine tepki vermeyeceğimizi, ancak
beklentilerin bozulmasına kesinlikle müsaade etmeyeceğimizi tekrar vurgulamak istiyorum.
    Para politikası stratejimizi oluştururken maliye politikasına ilişkin gelişmeleri yakından takip etmeye devam edeceğiz. Rapor’da baz senaryoda yer alan enflasyon tahminlerimiz Orta Vadeli Program’da belirlenen çerçeveyi esas alıyor, dolayısıyla mali disiplinin devamını öngörüyor. Maliye politikasının söz konusu çerçeveden belirgin olarak sapması ve bu durumun orta vadeli enflasyon görünümünü olumsuz etkilemesi halinde para politikası duruşumuzu güncellememiz söz konusu olabilecektir.
    Önümüzdeki dönemde para politikasını oluştururken, fiyat istikrarının kalıcı
olarak tesis edilmesine odaklanmaya ve finansal istikrarı gözetmeye devam
edeceğiz. Bu süreçte Bankamız ve diğer kurumlarca alınan finansal istikrara
yönelik önlemlerin enflasyon görünümü üzerindeki etkisini de dikkatle
değerlendireceğiz. Orta vadede mali disiplini kalıcı hale getirecek ve tasarruf
açığını azaltacak yapısal reformların güçlendirilmesinin, ülkemizin kredi
riskindeki göreli iyileşmeye katkıda bulunarak fiyat istikrarını ve finansal istikrarı destekleyeceğini düşünüyoruz. Bu yönde alınacak mesafe aynı zamanda para politikasının hareket alanını genişletecek ve uzun vadeli kamu borçlanma faizlerinin düşük düzeylerde kalıcı olmasını sağlayarak toplumsal refahı destekleyecektir. Bu çerçevede, Orta Vadeli Program’ın gerektirdiği yapısal düzenlemelerin hayata geçirilmesi konusunda atılacak adımların büyük önem taşıdığını hatırlatarak konuşmama son veriyor ve katılımınız için hepinize teşekkürlerimi sunuyorum."